19 Haziran 2011 Pazar

Kindar Sürpriz

En son yazdığım şeye baktım ve kendi kendime hafifçe gülümsedim - harbi hafifçe gülümsedim, o kadar çılgınca gülmedim. (bkz: vay şu keratanın dediklerine bakın hesabı bi gülümseme) Sevilmek harbi güzel şey, ona hiç lafım yok. Herkes sevmeli, en azından bi kere. Sanırım daha fazlası da bünyeye zarar, her şeyin fazlasının zarar olacağı gibi. Sonra bir bakmışssınız ki, kalbiniz tuzu fazla bir çorbaya dönmüş; hiç işe yaramaz, çöpe dökseniz yeridir o çorbayı.Tabii her şey sadece sevmekle olmuyor, baya bir şey de öğrenmeniz gerekiyor ki bu en kötü kısmı herhalde sevmenin. Bir insanı tümüyle farklı yönlerinden tanıyorsunuz. En güzel hallerini görürken, en iğrenç hallerini de görüyorsunuz; bazı şeyleri batıyor, gözlerinizi kapatmak istiyorsunuz; bazen oluyor, bazen olmuyor. Bazen kulaklarınızı tıkayasınız gelmiyor ve en sakin gününüzde bile olsanız kulaklarınızı tıkamak yerine açıyorsunuz ağzınızı, yumuyorsunuz gözünüzü. İnsan ilişkilerinin farklı bir boyutunu görüyor, sevdiğinizi kendinizden uzaklaştırmak isterken, bir yanınız da bunu yapmanızı engelliyor. Siz de o an erdemli olmayı öğreniyorsunuz.
En büyük erdem affetmektir derler. Ben katılmıyorum. Kimse kimseyi affetmek zorunda değil bence, bazı şeylerin içerlenmesi taraftarı değilim; ama kimse kimseye geçip "Amma abarttın, unut/affet artık!" diyemez, demesin de. Yüzsüz derler adama. Kendi düşünceme göre, en büyük erdem o affedilmesi gereken şeyi yapmamaktır. Başkasının erdemli olmasını beklemektense, sen o işi yapmayacaksın. Her insan unutuyorum der, unutmaz. Pişirip pişirip önüne koyar.

Ha ben mi? Benim de "her insan"dan hiçbir farkım yok. Ben de öylesine biriyim işte.